1 Mart 2012 Perşembe

Gül kendine. Bak ne kadar güzelsin...

   Ne ara biz bu kadar yalnızlaştık. Nasıl bu kadar vurdumduymaz olduk dünyaya karşı. Hep mi böyleydi? Yoksa 'eskiden böyle miydi azizim..' le başlayan cümleler birer abartılı yalan mıydı?

   Nasıl basmakalıp bi saklanma cümlesidir; 'Kalabalıklar arasında yalnız kalmak'. Ama nasıl da doğrudur aslında. Keşke bazı cümleler, şiirler, şarkılar bu kadar ayağa düşmeseydi... Herşey ikinciye duyulduğunda değerini yitirir çünkü. Tıpkı bi fotoğraf karesini tekrar tekrar yakalayamak gibi.

   Nasıl da şımarık insanoğlu. Elinde ne varsa tüketene kadar durmuyor artık. Sevgiyi bile nasıl umarsız kullanıyor. Kendini sevdiğini farketti mi birinin? İçini, tüm güzel duygularını sömürüyor gün be gün. Sevilmek çok hoşuna gidiyor insanoğlunun. Almadan vermek çok hoşuna gidiyor. Ne var ki paylaşmadıkçada azalıyor sevgi. Verdikçe içi boşalıyor karşısındakinin. Verdikçe azalıyor... Sonra kendini toparlasın başkasını da sevsin istemiyor çiğ süt emmiş insan evladı. Öyle de bencil ki hep kendini sevsin istiyor. Bunun sonunu sorarsan sevgili okurum. Bende bilmiyorum. Ama keşke bilseydim. Belki o zaman daha fazla ama daha hızlı acı çekerdik. Çektirirdik.

   İnsanoğlu gerçekten çok yalnız. Bu yüzden sevmeyede, sevilmeyede çok ihtiyacı var. Ama o kadar küstah ki sevdiğinden çok sevilmek istiyor hep. Beklentilerle hep daha çok üzüyor kendini.
  
   Sen ne istiyorsun diye peki dersen de eğer. Tüm bunlardan uzakta bununla otobüs yolculuğu çekiyor canım. Nereye gideceği baştan belli olmayan. Beklentisiz. Tecrübesiz. Acısız.

  
 
 
 

23 Şubat 2012 Perşembe

Samimiyetsizbilirkişicikler

       Şimdi sevgili beni okumayan, yorum bırakmayan takipçilerim.(bknz:hiç bir şey yapmadan mucizeler beklemek)
       Aslında nah böyle kolum gibi öz güven sorunu olan bir grup 'samimiyetsizbilirkişicikler' var ki sorma. Bu bilmiş kişisi demin belirttiğim argoyu da içinde barındıran ölçütlerde ki özgüven sorunlarını çözmek yerine, kendine yönelmek yerine bulabildiği tüm ufak tefek hataları o 'eşşşekarısısokasıca' diline dolayıp benzer konularda ki abartı tecrübecikleriyle insanın kafasına kafasına kakar. Bu türler karşısındaki kişiyi sadistçe küçük düşürmeye çalışırlar. Mağdurun boş bulunduğu anlarla beslenirler, büyürler. 
     
       Tüm bu yaptıkları yetmezmiş gibi sarfedilen sözleri, yapılan hareketleri enine boyuna düşünüp altında ki (aslında hayatın esprisi olan) ufak tefek insani duyguları gün yüzüne çıkarır, bok yemiş gibi bunu Facebook, twitter diye tabir ettiğimiz sosyal ortamlarda şiirsel bir dille gündeme çarparlar. İsim vermezler. Böyle daha 'kuul' olduklarını düşünür bu bayan Twitter, bay Facebookcuklar. Bunların çoğunun esamesi anca buralarda okunur zaten. Hatta bi raddeden sonra okunur, imalıca gülünür, gözler devrilir filan...
     
       Birde bunların ileri gitmiş türleri vardır ki utanmayasıcalar... Her şeyi klişe olarak adlandırıp seçtikleri kurbanlarıyna 'Sun tzu' edalarıyla öğüt verirken, küçültürler. Aslında bu kişiler güldürürken düşündürürler. Zira kullandıkları 'toplumda kendini değerli hissetme ve hissettirmeye çalışma' yöntemleri tamamen klişeleşmiştir. Bu türün arık nerde neye tepki vereceğini, kimi ve neyi iğnelemeye çalıştığını kolaylıkla anlarsınız. Bu tipler çok sevilen bi anda ünlenen şarkıları/albümleri/grupları ''Bu da artık piyasaya düştü dinlenmez, ben bunu kimse bilmezken, yazı bulunmadan hatta ilk insandan beri dinlerdim böheeyt.'' şeklinde kınarlar, aforoz ederler. Efendime söyliyeyim farklılaşmak adına toplumun köklü değerlerine filan saldırırlar.

       Fakat azizim bu 'kuul' kişisinin havası, civası karşı cinsten birinin kendisine yakın davranmasıyla bir anda önü alınamayan aptallığa dönüşür. Bozulmuş plak misali aynı fikirleri savurtmaya çalşırlar ortalığa fakat fikirler havada uçuşur birleşip hipotez oluşturamaz. Dalgalanıp yok olur garipcikler. Zaten çoğunun içi bomboştur.
       Ha güzel takipçim farkedip de dersen ki 'Sende şimdi tıpkı onlar gibi atıp tutmadın mı yani yeaa?'. Haklısın güzel insan. Haklı olduğun kadar zekisinde. Seni sevdim. Ha farketmediysen canın sağolsun, güzel olduğun kadar küstahsın da. Okuma artık bırak geç oldu yat. Sen kafanı yorma bunlara.
     
      Beni sorarsanız bomboş oturmayı, miskinliği biraz abarttım. E yazasım da gelmiyor haliyle.Bu arada sürekli yazı yazdığım defterimi İstanbul'da unuttuğum için de şu an buraya yazıyor olabilirim. Sırf yazmayı özlediğim için an itibariyle saçmalıyor da olabilirim.
  Hoşçakal bebeğim.
 Bu da senin için sevimli şey seni :)